Pozitif İktisat nedir ?

Sempatik

New member
**Pozitif İktisat: Daha İyi Bir Gelecek İçin Ekonomiyi Yeniden Düşünmek**

Hepimiz, yaşadığımız dünya hakkında bir şeyler değiştirmek isteriz, değil mi? Her gün farklı bakış açılarıyla karşımıza çıkan iktisadi meseleler, bu değişimi yapabilmenin bir yolu olabilir. Bu yazıda, klasik iktisadın ötesine geçerek, insanın toplum içindeki yerini, duygularını ve ilişkilerini de göz önünde bulunduran **Pozitif İktisat** kavramını keşfedeceğiz. Haydi, derinlemesine bir yolculuğa çıkalım!

**Pozitif İktisat Nedir?**

Pozitif İktisat, aslında ekonomiyi sadece sayılar ve teorilerle açıklamaktan çok daha fazlasını ifade eder. Bu alan, insanların davranışlarını, duygusal yanlarını ve toplumların nasıl işlediğini anlamaya çalışan bir yaklaşımı benimser. Klasik iktisadın aksine, ekonomik kararların ve politikaların sadece rasyonel akıl yürütmelerle değil, insan doğasının karmaşıklığıyla şekillendiğini kabul eder. Bu da demek oluyor ki, iktisat sadece mali bir alan olmaktan çıkıp, aynı zamanda psikolojik, sosyal ve kültürel bir inceleme alanına dönüşür.

**Kökenleri: Ekonomiyi İnsanlaştırmak**

Pozitif İktisat terimi, aslında davranışsal iktisat ve gelişim iktisadının bir birleşiminden türemiştir. 20. yüzyılın başlarında, iktisat bilimindeki egemen görüşlerin, insanların ekonomik tercihlerinin tamamen rasyonel ve çıkarcı olduğu yönünde olduğu dönemde, bazı iktisatçılar bu anlayışa karşı çıkmaya başladılar. İnsanların ekonomik kararları sadece para kazanma ya da kaybetme isteğinden ibaret değildir; aynı zamanda etik, empati ve toplumsal değerler gibi faktörler de bu kararları şekillendirir.

Yani, bizler birer **“insan”** olarak düşündüğümüzde, para ve ekonomi dünyasına sadece soğuk birer hesap makinesi gibi yaklaşmamız mümkün değildir. Ekonomik kararlar ve olaylar, içinde yaşadığımız toplumun bir yansımasıdır. İnsanlar, her ne kadar bireysel çıkarlarını ön planda tutsa da, toplumlarının refahını göz önünde bulunduracak şekilde de davranabilirler.

**Günümüzde Pozitif İktisat: Ekonomi, Duygularımızı ve Bağlantılarımızı Nasıl Şekillendiriyor?**

Bugün geldiğimiz noktada, Pozitif İktisat, sadece teorik bir yaklaşım olmaktan çok daha fazlası haline gelmiştir. Özellikle, Covid-19 pandemisiyle birlikte, toplumların ekonomik yapılarının ne kadar kırılgan olduğunu, aynı zamanda da insanların birbirlerine olan bağlılıklarının ve yardımlaşmalarının ne kadar kritik olduğunu fark ettik. Pozitif İktisat bu bağlamda, ekonomik politika üreticilerine insan odaklı çözümler sunmayı amaçlıyor.

Günümüzde, iktisadi kararlar ve uygulamalar sadece verimlilik, büyüme ya da kâr hedefleriyle yapılmıyor; aynı zamanda toplumsal adalet, eşitlik ve sürdürülebilirlik gibi kavramlar da dikkate alınıyor. Örneğin, Yeşil Ekonomi (Green Economy) kavramı, çevresel sürdürülebilirliğin ekonomik politikalarla nasıl uyumlu hale getirilebileceğini ele alırken, insanların doğal kaynakları koruma ve gelecek nesillere sağlıklı bir gezegen bırakma sorumluluğunu da gözler önüne seriyor.

Pozitif İktisat, ekonomik büyümeyi sadece sayılarla ölçmüyor, aynı zamanda insanların yaşam kalitesini, sağlıklarını ve toplumsal bağlarını da göz önünde bulunduruyor. Gelişmiş toplumlar, artık refahı sadece maddi kazanımlarla ölçmüyor; sosyal bağların, eşitlikçi fırsatların ve duygusal sağlığın önemini de kavrıyorlar.

**Erkek ve Kadın Perspektifleri: İktisadi Kararların İnsanlaşması**

Pozitif İktisat’ı tartışırken, erkeklerin ve kadınların ekonomik bakış açılarını ayrı bir perspektiften incelemek önemli bir katkı sağlayabilir. Erkekler genellikle çözüm odaklı, stratejik bir yaklaşımı benimserken, kadınlar daha çok empati kurarak toplumsal bağları ve ilişkileri ön planda tutar. Bu farklı bakış açıları, Pozitif İktisat’ın zenginleşmesine ve daha geniş bir toplumsal anlayışa ulaşılmasına olanak tanır.

Erkeklerin stratejik bakış açıları, ekonomide daha çok verimlilik, teknoloji ve büyüme hedefleri üzerinde yoğunlaşırken; kadınların empati odaklı bakış açıları, toplumsal eşitlik, ailelerin refahı ve iş gücünün çeşitliliği gibi konuları ön plana çıkarır. Kadınlar, genellikle toplumun daha az görünür olan unsurlarına – mesela aile içindeki iş gücü, bakım ekonomisi ve sosyal bağlar – odaklanırken, erkekler, daha görünür ve doğrudan gelir elde etme üzerine odaklanabilirler.

Ancak, bu farklılıklar birbirini tamamlar niteliktedir. Pozitif İktisat, her iki bakış açısını birleştirerek, ekonomiyi daha insancıl ve sürdürülebilir bir temele oturtabilir. Örneğin, iş gücünün eşit temsili, her iki bakış açısının harmanlanmasıyla daha etkili bir şekilde sağlanabilir.

**Geleceğe Yönelik Potansiyel Etkiler: İktisat ve Toplumun Geleceği**

Pozitif İktisat’ın geleceği, insanlığın toplumsal yapılarındaki dönüşümle doğrudan bağlantılıdır. Teknolojinin, yapay zekânın ve globalleşmenin etkisiyle ekonomiler giderek daha karmaşık bir hal alırken, bireylerin duygusal zekâları ve toplumsal sorumlulukları giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Çalışma hayatı ve toplum yapıları değiştikçe, ekonomik modellerin de bu dönüşüme ayak uydurması gerekecek.

Birçok iktisatçı, gelecekteki ekonomik yapıları, sadece mal ve hizmetlerin üretimi ve dağıtımı olarak değil, aynı zamanda insanların duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılayan, sürdürülebilir ve kapsayıcı sistemler olarak tasavvur etmektedirler. Bu sistemlerin başarıya ulaşabilmesi için toplumsal bağların güçlendirilmesi, eşitlikçi fırsatlar sunulması ve her bireyin potansiyelinin en üst düzeyde kullanılabilmesi sağlanmalıdır.

Günümüz ve gelecekteki ekonomik yapılar, sadece ekonomik büyüme hedeflerinden ibaret olmayacak; aynı zamanda insanlığın duygusal ve toplumsal bağlarını güçlendiren, sürdürülebilir ve adil sistemlerin kurulumuna da odaklanacaktır.

**Sonuç: İktisadı İnsanlaştırmak**

Pozitif İktisat, günümüzün ve geleceğin ekonomisini yalnızca sayılardan ibaret görmeyip, insanları merkeze koyarak şekillendirecek bir yol haritasıdır. Ekonomiyi daha insancıl, daha duygusal ve daha toplumsal bir anlayışla ele almak, toplumsal sorunları çözmenin ve insanları daha adil bir dünyaya yönlendirmenin anahtarı olabilir. Pozitif İktisat’ın bu perspektiflerden beslenerek büyümesi, daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonomik yapıyı beraberinde getirecektir. Bu yolculuk, hepimizin katkısıyla şekillenecek ve sadece bugünü değil, yarını da iyileştirecektir.